Madagaskar Turu

• THY’nin TK160 seferi ile Madagaskar’ın kalbi olan Antananarivo’ya öğleden sonra varıyoruz. Bu şehir, ismini “Bin Savaşçı Şehri” anlamına gelen Antananarivo (kısaca “Tana”) isminden alır ve 12 tepe üzerine kurulmuş tarihi bir yerleşimdir.

• Pasaport ve vize işlemlerinin ardından, havalimanında bizi karşılayan yerel rehberimizle tanışıyoruz. Ardından kısa bir yolculukla şehir merkezine doğru ilerliyoruz. Yol boyunca kırmızı toprak evler, tepelere serpiştirilmiş gecekondu mahalleleri ve günlük yaşamın iç içe geçtiği kalabalık caddeler bizi karşılıyor.

• Şehir merkezindeki kolonyal mimariye sahip Les 3 Métis oteline yerleşiyoruz. Otele varışta kısa bir dinlenme ve ardından tur programına dair genel bir bilgilendirme toplantısı gerçekleştiriyoruz.

• Kahvaltımızı yaptıktan sonra saat 08:00’de Antsirabe’ye doğru yola çıkıyoruz. Yolumuz, Madagaskar’ın en işlek ve turistik güzergâhlarından biri olan RN7 karayolu üzerinden ilerliyor. Sabah saatlerinde Antananarivo’nun trafiği oldukça yoğun. Şehrin canlılığı, insanların hareketliliği ve her köşe başındaki seyyar satıcılar Madagaskar’ın renkli yaşamına dair ilk izlenimleri sunuyor.

• Antananarivo’dan çıktıktan sonra kırsal Madagaskar başlıyor: Yüksek plato bölgesinde ilerlerken yemyeşil tarlalar, teraslanmış pirinç alanları ve geleneksel kırmızı kerpiçten yapılmış evler manzaramızı oluşturuyor. Yol boyunca sıkça rastlayacağımız zebu sürüleri, bu hayvanın Madagaskar kültüründeki ekonomik ve sembolik önemini fark ettiriyor.

• Madagaskar’ın meşhur ördek ciğeri üretimiyle tanınan Behenjy kasabasından geçerek Ambatolampy’ye ulaşıyoruz. Burada yer alan alüminyum döküm atölyesinde, geleneksel yöntemlerle yapılan tencerelerin üretim sürecini yerinde gözlemliyoruz. Bu el emeği ürünler, Madagaskar mutfağının vazgeçilmez parçaları.

• Yolculuk yaklaşık 6-7 saat sürüyor ancak çevreye tanıklık ettikçe zaman su gibi akıyor. Antsirabe’ye varışta, doğrudan otelimize — şehrin en konforlu konaklama noktalarından biri olan Plumeria Otel’e yerleşiyoruz. Kısa bir dinlenmenin ardından yürüyerek küçük ama tarihi şehir merkezine doğru çıkıyoruz.

• İlk durağımız, Fransa döneminden kalma tren garı binası, ardından merkezi meydan ve onun hemen yanında yer alan 18 etnik grubun anıtı, son olarak, Fas Kralı V. Muhammed’in sürgünde yaşadığı termal otel ve bahçesini ziyaret ediyoruz.

• Antsirabe, Madagaskar’ın üçüncü büyük şehri olup “tuzlu suyla yer” anlamına gelir. Kaplıcaları, taş oymacılığı, koloniyal geçmişi ve geleneksel pousse-pousse kültürüyle tanınır. 1500 metrelik rakımıyla serin iklimi ve gölleriyle de öne çıkar.

• Akşam yemeği öncesinde küçük bir el sanatları dükkanını ziyaret ediyoruz. Antsirabe’de ilk gecemizi yüksek platonun serinliğinde tamamlıyoruz.

• Sabah kahvaltının ardından erken saatlerde yola çıkıyoruz. Bugünkü rotamız batıya, sıcak ve kurak bölgelere doğru: hedefimiz, Tsiribihina Nehri kıyısında yer alan Miandrivazo kasabası.

• Toplamda 222 km’lik bir mesafe katedeceğiz fakat yol koşulları nedeniyle yolculuk yaklaşık 6-7 saat sürüyor. Özellikle Miandrivazo’ya yaklaşırken, son 50 kilometrelik kısım oldukça bozuk bir yoldan oluşuyor.

• Yol boyunca doğa değişiyor, yüksek platodan yavaş yavaş daha kurak ve sarı topraklı bölgelere geçiyoruz. Bu farklılık Madagaskar’ın çok katmanlı doğasının bir göstergesi. Yol üzerinde küçük köylerden geçerken çocukların selamlayışları, tarlada çalışan insanlar ve yol kenarındaki doğal manzara adeta bir açık hava belgeseli gibi.

• Miandrivazo’ya varışta şirin ve yerel dokusu korunan Soa Lia Otel’e yerleşiyoruz. Kasaba oldukça küçük ama nehir kıyısına inerek kısa bir yürüyüş yapıyoruz. Tsiribihina Nehri, Batı Madagaskar’ın en önemli su yollarından biri. Burada gün batımına doğru yerel halkın nehir kenarındaki hayatına tanıklık ediyoruz: çamaşır yıkayan kadınlar, su taşıyan çocuklar, kenarda oturan yaşlılar ve pirogue (kanolar) ile balık tutan adamlar… Sessiz, doğal ve dokunaklı bir atmosfer hâkim.

• Akşam yemeği öncesi bu manzaranın tadını çıkararak kasabanın ritmine kısa bir süreliğine eşlik ediyoruz.

• Bugün yine erken yola koyuluyoruz. Hedefimiz Madagaskar’ın batı kıyısındaki en keyifli şehirlerinden biri olan Morondava. 268 km sürecek bu yolculuk da yaklaşık 7 saat sürüyor. Yolda ilerledikçe tropik iklimin etkileri belirginleşiyor: palmiye ağaçları, kurak alanlar ve yolda yürüyen zebu sürüleri bize eşlik ediyor.

• Öğleden sonrası Laguna Beach Hotel’e varıyoruz. Deniz kenarında yer alan bu güzel otel hem sahile hem de havuza sahip, konforlu bir mola noktası.

• Saat 15:30 civarında, bölgenin en ikonik manzarasını görmek üzere yola çıkıyoruz: Avenue des Baobabs — yani Baobab Yolu. Yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuk sonrası, gün batımını izlemek için bu eşsiz noktaya ulaşıyoruz.

• Yalnızca Madagaskar’a özgü ve “hayat ağacı” olarak anılan devasa baobablar, burada sıra sıra dizilmiş şekilde uzanıyor. Altın rengine bürünen gökyüzüyle birlikte ağaçların dev gövdeleri gölgeler yaratıyor ve adeta büyülü bir tablo oluşturuyor. Bu an, çoğu ziyaretçi için turun adeta zirvesi niteliğinde.

• Gün batımının ardından otele dönüyor, akşam yemeğimizi ise Bleu Soleil adlı yerel ve çok sevilen restoranda yiyoruz. Balıklar günlük olarak taze tutuluyor; karides, kalamar ve yerel spesiyaliteler menüde yer alıyor. Tatlı olarak ise mutlaka denenmesi gereken baobab ve vanilya aromalı dondurma geceye tatlı bir son bırakıyor.

• Sabah saatlerinde, gün doğumuyla birlikte yola çıkıyoruz. Bugünkü ilk durağımız, geleneksel balıkçılıkla geçinen küçük bir köy: Betania.

• Otelimizin önünden bineceğimiz pirogue adı verilen ahşap kayıklarla mangrov ormanlarını geçerek yaklaşık 20 dakikalık bir yolculuk sonrası Betania’ya ulaşıyoruz. Gelgit etkisiyle sabah sular yükselmeden ulaşım sağlanması önemli.

• Köyde günlük yaşam oldukça sade ve doğal: sabahın erken saatlerinde ağlarını denize atan balıkçılar, odun toplayan kadınlar, çocukların kıyıda oynadığı sahneler bizi karşılıyor. Burada yerel halkla sohbet ediyor, çocuklara küçük hediyeler veriyoruz. Fotoğraf tutkunları için gerçek bir görsel şölen.

• Saat 10:30 gibi tekrar piroguelere binerek Morondava’ya geri dönüyoruz. Günün geri kalan kısmında dinlenmenin yanı sıra şehir keşfine çıkıyoruz.

• Şehrin merkezindeki kapalı pazar yerinde hem sebze-meyve hem de el işi ürünleri bulabiliyoruz. Ardından, yerel zanaatkârların bulunduğu CEM (Centre Écotouristique de Morondava) adlı el sanatları merkezini ziyaret ediyoruz. Burada hem alışveriş yapıyor hem de zanaat kültürünü yerinde görüyoruz.

• Bugün Morondava’dan ayrılıyoruz. İç hat uçuşu ile başkent Antananarivo’ya döneceğiz. Yolculuk yaklaşık 1 saat 10 dakika sürüyor ve genellikle öğle saatlerinde gerçekleşiyor.

• Sabah saatlerinde otelimizde biraz serbest zamanımız var; sahilde kısa bir yürüyüş ya da havuz kenarında kahve keyfi için ideal.

• Uçuş sonrası Antananarivo’ya tekrar ulaşıyoruz. Şehir merkezindeki tanıdık otelimiz Les 3 Métis’e yerleşiyoruz. Öğleden sonra serbest zamanımızı şehre özgü hediyelik eşyalar ve geleneksel ürünlerle dolu dükkanlarda alışverişe ayırıyoruz.

• Özellikle Lisy Art Gallery, bu konuda eşsiz bir durak: Rafia yapımı çantalar ve aksesuarlar, Madagaskar vanilyası, karanfil ve tarçın gibi baharatlar, doğal yağlar ve kozmetik ürünler, el yapımı hediyelikler.

• Günü hem yorgunluk atarak hem de sevdiklerimize özel hediyeler alarak tamamlıyoruz.

• Bugünkü programımız doğa ve tarihin iç içe geçtiği iki özel durağı kapsıyor. Kahvaltının ardından saat 08:30’da otelimizden ayrılarak Lemurs’ Park adlı özel doğa parkına doğru yola çıkıyoruz. Yaklaşık 25 km uzaklıkta bulunan bu park, Madagaskar’a özgü lemur türlerini doğal ortamlarında gözlemleyebileceğimiz nadir yerlerden biridir.

• Yolculuk sırasında şehir merkezinden geçerken Antananarivo’nun sabah telaşına tanıklık ediyoruz. Kalabalık caddeler, seyyar satıcılar, okula veya işe yetişmeye çalışan insanlar, Madagaskar’ın günlük ritmini gözler önüne seriyor.

• Lemurs’ Park, doğa koruma bilinciyle kurulmuş özel bir alandır. Burada 9 farklı lemur türü özgürce dolaşmakta; ziyaretçiler ise onların yaşam alanlarına zarar vermeden, yakından izleme fırsatı bulmaktadır. Rehberler eşliğinde yapılan yürüyüş sırasında yalnızca lemurları değil, aynı zamanda Madagaskar’a özgü bitki örtüsünü ve kuşları da tanıma şansımız oluyor.

• Öğleye doğru parktan ayrılıp başkente dönüyor, ardından Madagaskar tarihinin en önemli sembollerinden biri olan Rova – Kraliçe Sarayı'na yöneliyoruz.

• Antananarivo’nun en yüksek tepesi olan Analamanga üzerinde yer alan bu saray, 19. yüzyılda Merina Krallığı döneminde inşa edilmiştir. Saray kompleksi; taht odaları, kraliyet mezarları ve kraliçe Ranavalona’nın ikametgahını içermektedir. 1995 yılında çıkan bir yangınla büyük kısmı zarar görse de, günümüzde restore edilen yapılar arasında gezinti yapabiliyor, Madagaskar’ın kraliyet geçmişi hakkında bilgi edinebiliyoruz. Tepeden görülen şehir manzarası da oldukça etkileyici.

• Turumuzun son sabahına keyifli bir kahvaltı ile başlıyoruz. Saat 09:30 civarında otelden çıkış yapıyor ve havaalanına gitmeden önce son bir keşif için Croc Farm adlı özel doğal yaşam parkına uğruyoruz.

• Croc Farm, başkent yakınlarında bulunan ve Madagaskar faunasının birçok farklı türünü barındıran bir tesistir. Özellikle dev timsahlarıyla ünlü olan parkta, bukalemunlar, kaplumbağalar, lemurlar ve rengarenk tropikal kuşları da görebiliyoruz. Doğayla iç içe bu kısa yürüyüş, Madagaskar’ın biyolojik zenginliğine veda niteliğinde oluyor.

• Parkın küçük kafe ve hediyelik eşya bölümünde son alışverişlerimizi yaptıktan sonra Ivato Uluslararası Havalimanı’na geçiyoruz. Gümrük ve biniş işlemlerinin ardından THY uçağımızla İstanbul’a dönüş yolculuğumuz başlıyor.

• Geride bıraktığımız renkli şehirler, devasa baobab ağaçları, güleryüzlü insanlar ve Madagaskar’ın benzersiz doğası hafızalarımıza kazınmış durumda… Turumuz sona eriyor.

• Yerel saat ile 04:30’da İstanbul Havalimanı’na varıyor ve turumuzu sonlandırıyoruz.

           Bir sonraki Dünya Değişmeden seyahatinde görüşmek üzere!