Sabah Havana’ya indiğimizde, ilk durağımız devrim tarihinin kalbi: Plaza de la Revolución – Devrim Meydanı. Burada, devrimin kahramanlarının göğe uzanan figürleri bize göz kırpar. Bir binanın cephesinde Che Guevara’nın “Hasta la victoria siempre” sözüyle ölümsüzleşmiş silueti; diğerinde Camilo Cienfuegos’un gülümseyen yüzü ve “Vas bien Fidel” cümlesi… Burası yalnızca bir meydan değil, bir ulusun bağımsızlık yeminini dünyaya haykırdığı bir sahnedir.
Ardından UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Havana Vieja sokaklarına giriyoruz. Koloniyal balkonların gölgeleri, Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda yankılanan adımlar ve pastel renkli cepheler, zamanın yavaş aktığı bir atmosfer yaratıyor. Malecon kıyısında dalgaların kokusu ve Morro Kalesi’nin heybeti eşliğinde şehir turumuzu tamamlıyoruz.
Öğleden sonra Karayiplerin en ünlü sahillerinden Varadero’ya hareket ediyoruz. Denizin, güneşin ve palmiyelerin arasında yükselen Meliá Varadero otelimizde her şey dahil sistemin konforuyla akşam yemeğimizi alıyor, ilk gecemizi tropik huzurla karşılıyoruz.
Konaklama: Meliá Varadero 5★ (her şey dahil)
Dâhil yemek: Akşam (otelde)
Sabah otelden çıkarak Karayip denizinin masmavi ufkuna açılıyoruz. Katamaran yolculuğumuz sırasında dalgaların tuzu, yüzümüze serinlik taşırken yol üzerindeki Dolphinarium’da sevimli yunuslarla buluşuyoruz. Mercan bariyerlerinde durup şnorkelle tropik balıkların renk cümbüşünü izlemek, doğanın canlı bir tablosuna adım atmak gibi. Cayo Blanco adasında öğle yemeğimiz dâhil. Taze deniz ürünleri, tropik meyveler ve Karayiplerin hafif esintisi soframızı dolduruyor. Kumların üzerine uzanıp gökyüzünün mavisini seyrederken zamanın akışını unutuyoruz. Gün boyu tekne barındaki içecekler serinlik katıyor. Akşamüstü Varadero’ya dönerek otelimizde günün yorgunluğunu atıyoruz.
Konaklama: Meliá Varadero 5★ (her şey dahil)
Dâhil yemek: Öğle (Cayo Blanco), Akşam (otelde)
Bugün tamamen dinlenmeye ayrıldı. Her şey dahil otelimizin plajında Karayip güneşinin altında serin dalgaların ritmiyle buluşuyoruz. Kumsalda yürüyüş, tropik bahçelerin kokusu, belki bir rom kokteyli… Bu gün, ruhun ve bedenin hafiflediği bir moladır.
Konaklama: Meliá Varadero 5★ (her şey dahil)
Dâhil yemek: Otel konsepti dâhilinde
Sabah Varadero’dan ayrılıyoruz. İlk durağımız Guamá, nehir üzerindeki Taino köyü replikasında kısa bir tekne gezisi ve timsah çiftliği. Ardından tarihin kaderini değiştiren topraklara ulaşıyoruz: Playa Girón – Domuzlar Körfezi. 1961’de CIA destekli sürgün ordusunun çıkarması burada başlamış, Fidel Castro bizzat cepheye koşarak direnişi yönetmiştir. Girón Müzesi’nde sergilenen tanklar, uçak parçaları, devrimci gençlerin fotoğrafları ve savaş ganimetleri, “dünyanın en güçlü ordularına karşı ilk zafer”in hatırasıdır. Bu müze, bir ulusun özgürlük inancının somut kanıtıdır.
Öğle yemeğimizi Club Cienfuegos’ta alıyoruz. Neoklasik bir kulüp binasında yer alan bu restoran, şehrin körfeze bakan en güzel teraslarından birine sahiptir. Zarif atmosferi ve Karayip lezzetleriyle Cienfuegos’un “Güney’in Paris’i” unvanını yansıtır.
Ardından, Jose Marti Parkı ve Tomas Terry Tiyatrosu’nu gezerek şehrin Fransız zarafetini keşfediyoruz. Akşamüstü ise taş sokakları ve koloniyal balkonlarıyla büyüleyen Trinidad’a giriyoruz. Dar sokaklarda yankılanan müzik, pastel tonlu evler ve meydanlarda toplanan insanlar… Burada tarih canlıdır.
Konaklama: Mystique Trinidad 4★
Dâhil Yemekler: Öğle (Club Cienfuegos)
UNESCO korumasındaki Trinidad bugün bizleri zamanda geriye götürüyor. Taş döşeli sokaklarda yürürken, şeker tüccarlarının ihtişamlı evleri ve canlı müzikle dolu meydanlar bizi karşılıyor. Geleneksel içkisi Canchanchara’nın bal ve limon kokusu serinlik katıyor.
Öğle sonrası Los Ingenios Vadisi’ne gidiyoruz. Bir zamanlar 30 bin kölenin çalıştığı şeker kamışı plantasyonları, yükselen gözetleme kuleleri ve paslı makineler hâlâ geçmişin yükünü taşır. UNESCO tarafından korunan bu vadide tarihin suskun tanıklığını dinliyoruz.
Konaklama: Mystique Trinidad 4★
Dâhil yemek: Öğle (yerel restoran)
Bugün devrim tarihinin en dramatik sahnelerinden birine gidiyoruz: Santa Clara. 1958’de Che Guevara’nın önderlik ettiği gerillalar, Batista ordusunun cephane taşıyan zırhlı trenini raylardan çıkarıp zaferin kapısını aralamışlardı. Tren Müzesi bu anı ölümsüzleştirir. Ardından Che Guevara Mozolesi, sessizlik ve saygı eşliğinde devrimci romantizmin ebedî mekânı.
Öğle yemeğimizi Los Canayes Restaurant’ta alıyor, ardından Havana’ya dönüyoruz. Şehrin simgesi Hotel Nacional de Cuba’ya yerleşiyoruz. Bu otel yalnızca bir konaklama değil, yaşayan bir tarih: 1930’larda açıldı, devrim günlerinde Fidel’in toplantılarına ev sahipliği yaptı, Meyer Lansky’nin organize ettiği kumar geceleriyle Havana’nın karanlık şöhretine tanıklık etti. Bugün ise UNESCO tarafından kültürel miras kabul edilen bu yapı, misafirlerini tarihin kalbine davet ediyor.
Konaklama: Hotel Nacional de Cuba 5★
Dâhil yemek: Öğle (Los Canayes)
Sabah, 1950’lerin klasik Amerikan arabalarıyla Havana sokaklarını keşfe çıkıyoruz. Parlak renkli Chevrolet ve Pontiac’larla yapılan bu yolculuk, geçmişin bir film sahnesi gibi önümüzde akmasına izin veriyor.
İlk durağımız, mozaiklerle kaplı sanat cenneti Fusterlandia. Ardından Afro-Küba kültürünün kalbinin attığı Hamel Sokağı’nda müzik ve renklerin coşkusuna tanıklık ediyoruz.
Öğle yemeğimizi El Aljibe’de alıyoruz: gizli tarifiyle ünlü portakal soslu tavuk menüsü, Havana mutfağının imzası.
Öğleden sonra Che Guevara’nın Evi’ni ziyaret ediyoruz; burada devrimcinin gündelik yaşamına, kitaplarına, notlarına ve hatıralarına dokunuyoruz. Turumuzu Batista’nın sarayından dönüştürülen Devrim Müzesi ile tamamlıyoruz. Bu müzede Fidel’in kürsüdeki haykırışları, Che’nin direniş günleri ve Camilo’nun halkla bütünleşen hatırası yeniden canlanıyor.
Akşam, Havana’nın ikonik restoranı La Guarida’da unutulmaz bir akşam yemeği bizi bekliyor. Kolonyal bir apartmanın üst katında yer alan bu restoran, “Fresa y Chocolate” filmine de ev sahipliği yapmış, romantik ve bohem atmosferiyle dünya çapında ünlüdür. Havana mutfağının modern yorumlarını şık bir ortamda tadacak, Küba akşamlarının büyüsünü burada yaşayacağız.
Konaklama: Hotel Nacional de Cuba 5★
Dâhil Yemekler: Öğle (El Aljibe), Akşam (La Guarida)
UNESCO Dünya Mirası Viñales Vadisi’ne doğru yola çıkıyoruz. Yol üzerinde Pinar del Río’da puro fabrikasını ziyaret ederek Küba purolarının sabırla işlenen zanaatını görüyoruz. Çiftçilerin ellerinde tütün, bir sanata dönüşüyor.
San Vicente Restaurant’ta öğle yemeğimizin ardından, kayalara resmedilmiş Mural de la Prehistoria ve “Indian Cave” mağarasını geziyoruz. Akşamüstü, vadinin tamamını gören bir tepede fotoğraf molası veriyoruz.
Konaklama: Hotel Nacional de Cuba 5★
Dâhil yemek: Öğle (San Vicente)
Bugün Nobel ödüllü yazarın Küba’daki ayak izlerini takip ediyoruz. Sabah, Hemingway’in evi La Vigía’da daktilosunun sessizliğini, kitaplarının kokusunu duyuyoruz. Avluda duran teknesi “Pilar”, satırlarda başlayan cümlelerin denize açılan kardeşi gibi.
Las Terrazas Restaurant’ta öğle yemeğimizin ardından Havana’ya dönüyoruz. Hemingway’in favori kokteylini denemek için ünlü Floridita Bar’a uğruyor, ardından Rom Müzesi’nde şeker kamışından kadehe uzanan bir serüveni keşfediyoruz. Gün, edebiyat ve Karayip kültürünün buluşmasıyla tamamlanıyor.
Akşam, Havana’nın kalbindeki El Guajirito Restoranı’nda akşam yemeğimizi alıyoruz. Burada Buena Vista Social Club orkestrasının canlı performansı eşliğinde, Küba müziğinin efsaneleşmiş ritimlerini dinleyip danslarla dolu unutulmaz bir gece yaşıyoruz.
Konaklama: Hotel Nacional de Cuba 5★
Dâhil Yemekler: Öğle (Las Terrazas), Akşam (El Guajirito – Buena Vista Show)
Sabah erken saatlerde havalimanına transfer. THY tarifeli uçuşla İstanbul’a dönüş. Uçağımız yükselirken, geride Fidel’in meydanlarda yankılanan sesi, Che’nin kararlı bakışı, Camilo’nun gülümsemesi ve Küba’nın sonsuz devrim şarkısı kalıyor.
Rota | Uçuş No | Uçuş Tarihi | Kalkış Saati | İniş Saati |
İstanbul (IST) – Havana (HAV) | TK 195 | 24 Mart 2026 | 01.45 | 07.55 |
Havana (HAV) – İstanbul (IST) | TK 183 | 02 Nisan 2026 | 09:00 | 08:55 (+1) |
Küba, Karayipler’in ortasında yalnızca bir ada değil, bir idealler sahnesi, bir hafıza mekânı, bir efsanedir. Sokaklarında yürürken, taş döşeli caddelerin gölgelerinde Fidel’in haykırışları, Che’nin kararlı bakışları ve halkın özgürlük türküsü hâlâ yankılanır. Devrim Meydanı’nda, Che Guevara’nın silueti göğe uzanırken, Camilo Cienfuegos’un gülümseyen yüzü “Vas bien Fidel” sözleriyle bir ulusun yolunu aydınlatır. Domuzlar Körfezi’nde sergilenen tanklar, tüfekler ve fotoğraflar, genç milislerin dünyayı şaşkına çeviren zaferinin sessiz tanıklarıdır. Santa Clara’da raylardan çıkarılan bir tren, yalnızca bir ordunun değil, bir tarihin yönünü değiştirmiştir.
Küba aynı zamanda duyguların ve sanatın toprağıdır. Trinidad’ın taş sokakları, gecenin bir köşesinden yükselen gitar tınılarıyla zamanın akışını unutturur. Viñales Vadisi’nde sisin içinden yükselen mogoteler, tütün tarlalarının sabırla işlenen kokusunu taşır. Havana sokaklarında, paslı Chevroletlerin kaputu geleceğe değil geçmişe açılır; boyaları solmuş evler, her çatlakta bir hikâye saklar.
Ve bir başka ruh: Ernest Hemingway. Havana’nın deniz kokan barlarında, Floridita’da bir kadeh Daiquiri eşliğinde otururken, sanki onun gölgesi masaya ilişir. La Vigía’daki çalışma odasında, daktilosunun yanında duran kitap yığınları arasında hâlâ cümlelerin titreşimini duyabilirsiniz. Hemingway, “Yaşlı Adam ve Deniz”i bu adada yazarken aslında yalnızca denizden değil, Küba’nın sabrından, inancından ve insanından ilham alıyordu.
Bu yolculuk, yalnızca bir gezi değil; tarih, devrim, sanat ve Karayip güneşiyle dokunmuş bir ruh deneyimi. Burada attığınız her adımda geçmişin yankısını, bugünün coşkusunu ve geleceğe dair umutları bir arada hissedeceksiniz.
24 Eylül 2025 - 01 Ekim 2025
Yorumlar
Yeni Yorum